Kamuoyunda bir süredir devam eden tartışmalara yönelik açıklamamızdır.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 25.02.2022 tarih ve 31761 sayılı Resmi Gazete’de:
“Kullanıcılara teknik gereksinimlerle uyumlu estetik iç mekan tasarımı sunmak amacıyla havaalanı, terminal binaları, yatak kapasitesi 300’den fazla olan hastane binaları, yapı inşaat alanı 30.000 m2 den fazla olan alışveriş merkezi binalarının gerekli olan iç mekanları için mimari projeye uygun olarak iç mekanların ayrım, düzen ve tasarımının sistem kesitleri, nokta detayları ve malzeme bilgileri ile birlikte gerekli ölçeklerde mimar veya iç mimarlarca hazırlanan iç mekan tasarımlarına dair iç mekan projeleri de eklenir. Bu projelerin ruhsat aşamasında ilgili idareye sunulma zorunluluğu yoktur. Ancak bu projeler yapı kullanma izin belgesi alınmadan önce idareye sunulur.”
şeklinde yayınlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğindeki düzenleme, Danıştay Altıncı Daire’nin aldığı adil ve objektif olmayan mahkeme kararıyla iptal edilerek “MİMAR veya” ibaresi çıkarılmıştır.
Mimarlar, yapıların insan odaklı, fonksiyonel ve estetik gereklilikleri karşılaması için eğitilmiş, projeyi bir bütün olarak ele alarak her aşamada insan ihtiyaçlarını, bilimsel altyapıyı, teknoloji ve mühendislik ilkelerini gözeten profesyonellerdir. Mimar, yapının ve mekânın tasarımında insan ihtiyaçlarını, güvenliği ve kamu yararını ön planda tutarak, hem özel hem de kamu yapılarını Türkiye Cumhuriyeti’nin kanun ve yönetmeliklerine uygun olarak düzenler. Bu yönüyle mimarlık; estetik, işlevsellik, çevresel sürdürülebilirlik ve kaynakların etkin kullanımı gibi unsurları bir araya getiren, geniş bir eğitim ve formasyon sürecini gerektirir.
Ülkemizde mimarlık eğitimi, ulusal ve uluslararası ölçekte kabul gören bir eğitim sürecine dayanır. Mimarların aldığı eğitim, iç mekân düzenlemeleri de dahil olmak üzere tasarımın her alanında yetkinlik sağlamayı hedefler. Mevcut eğitim sürecinde, iç mimarlık alanında görev alacak öğrenciler de büyük oranda mimari eğitim almış akademisyenler tarafından yetiştirilmektedir. Dolayısıyla, mimarların yönetmelikte bahsi geçen iç mekân tasarımlarını gerçekleştirme yetkinlikleri, hem akademik hem de mesleki açıdan sorgulanamaz niteliktedir.
Mekanların tasarımının ayrılması ve iç mekanların proje müellifine danışılmadan değiştirilmesinin sıkıntılarını çok acı bir şekilde 6 Şubat deprem felaketinde yaşamış olduk. Mimarların rolünün artırılması, müelliflik sorumluluğunun ciddiyetle ele alınması ve halihazırdaki sorunların düzeltilmesi gerekmekte iken mimar tanımının sorgulandığı bir sürece girdiğimizi üzülerek takip etmekteyiz.
Mimarlık mesleğinin, tüm dinamikleri ile iç içe olan, mesleği doğrudan yönlendiren, girdilerini ve faaliyetlerini planlayan, aynı dili konuşabilen meslek gruplarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili bakanlıkları, kurum ve odalarıyla bir araya gelmeden görüş alınmadan, tüm sonuçları ile değerlendirilmeden hazırlanan bu yönetmelik maddesinin, hukuksal platforma çekilerek, mesleğin yetkinliklerinin hukuki anlamda sorgulanmasını asla kabul etmiyoruz.
Danıştay Altıncı Dairenin İlgili Yönetmelik maddesindeki kamu yararı gözardı edilerek aldığı bu yanlış kararla, maalesef uygulamada çıkacak sorunlarla hem onay mercii ilgili kurumlar, hem de müteahhit ve son kullanıcıların çok ciddi sıkıntı yaşama riski ile karşı karşıya kalacaklarını görüyor ve bu nedenle ilgili kararın bakanlıktan çıktığı haliyle düzeltilmesi gerekliliğini kamu oyuna ve tüm meslek paydaşlarına önemle bildirmek istiyoruz.
Serbest Mimarlar Dernekleri Federasyonu
Comments